Fasulye ne kadar su konur ?

Adile

Global Mod
Global Mod
**Fasulye Yemeği ve Biraz Su: Çözüm ve Empati Arasında Bir Hikaye**

Bir gün, biraz uzak bir kasabada, bir evde iki dost - Ahmet ve Elif - birlikte fasulye pişirmeye karar verdiler. Ahmet, daha önce hiç fasulye pişirmemişti ama mutfak işlerinde pek de tecrübeli değildi. Elif ise annesinden öğrendiği tariflerle, neredeyse her yemeği mükemmel yapabilen, mutfakta uzmanlaşmış biriydi.

Fasulye pişirme kararı, onların yaşamlarını ve yaklaşımlarını çok güzel bir şekilde gösteriyordu: Ahmet çözüm odaklı, stratejik bir yaklaşım sergileyen bir adamken, Elif empatik ve ilişki odaklı biriydi. Bu farklar, yemek pişirme sürecinde de kendini gösterdi. Ama bakın, nasıl…

**Ahmet'in Stratejik Yaklaşımı: Tam Ölçü, Tam Su**

Ahmet, fasulye pişirmek için önceden her şeyi araştırmıştı. İnternetteki tarifleri okudu, fasulye pişirenlerin yorumlarını inceledi ve sonunda "Fasulye ne kadar su konur?" sorusuna cevap buldu. Gerçekten tam su oranını öğrenmek için araştırmalarını iki saat sürdü. "Su miktarını fazla koyarsam fasulye suda kaybolur, az koyarsam da yanar," diyerek düşündü.

İçinde bulunduğu durumu çözmek için bir plan yaptı: Fasulyeyi haşlayacak, doğru miktarda su ekleyecek ve pişirme süresi boyunca her adımı titizlikle kontrol edecekti. Ahmet’in gözünde, her şeyin tam ölçüde olması gerekiyordu. Bu yüzden mutfağa adımını attığında Elif’e, "Su miktarı ne kadar olmalı?" diye sordu.

Elif ise başını hafifçe eğip, bir süre düşündü. Ahmet’in “kesin çözüm arayışı”na alışkındı ama bu sefer onu başka bir şekilde yakalayacaktı.

**Elif'in Empatik Yaklaşımı: Su, Ne Kadar Fazla, Ne Kadar Az?**

Elif, mutfakta pratik deneyime dayalı bir yaklaşım benimsediği için genellikle göz kararı ile yemek yapıyordu. Yıllar içinde öğrendiği gibi, her fasulye farklı, her ocağın ısısı farklıydı. Bu yüzden suyun miktarı da her zaman sabit bir kuralı takip etmezdi.

"Su konusuna gelince, Ahmet, fasulyeler biraz kuruduysa, suyu bol koyman gerekebilir," dedi. "Ama, unutma, yavaş pişirmeyi de ihmal etme. Ocağı kısık tut, fasulyeler yavaşça pişsin."

Ahmet, biraz tereddüt etti. Çünkü Elif’in yaklaşımı daha “belirsiz” ve tam olarak ölçülen bir şey değildi. Elif, “Fasulyelerin pişme şekli, gerçekten gözlem yaparak belirlenir. Sen onları sevdiğin gibi yumuşak yapabilirsin, ben de istediğim gibi pişiririm. Önemli olan senin nasıl hissettiğindir,” diyerek gülümsedi.

Ahmet bu noktada biraz şaşırmıştı. Elif’in bakış açısı ona daha duygusal, ilişki odaklı ve rahatlatıcı gelmişti. Ancak yine de sorusunun cevabını bulmak için kararlıydı: "Ne kadar su koymam gerektiği konusunda daha kesin bir şey söyleyebilir misin?"

**Birleştirici Bir Çözüm: Ne Kadar Su?**

Ahmet, çözüm odaklı bir şekilde fasulyenin pişme süresi ve su miktarı hakkında daha fazla bilgi toplarken, Elif daha da empatik bir yaklaşım sergileyerek “Suyu hissetmelisin,” dedi. “Fasulyeler suyu ne kadar çekerse, ona göre daha ekleyebilirsin.”

İçindeki stratejiyi tatmin etmek için Ahmet bir çözüm önerdi: “Tamam, belki de bir başlangıç miktarı koyarız. İki su bardağı su, en başta. Sonra da yavaş yavaş eklerim.”

Elif başını salladı. “Bu harika bir çözüm. Ama şunu unutma, pişerken ona sevgi kat. Bir yemek, yalnızca doğru malzemelerle değil, aynı zamanda içindeki duyguyla da şekillenir.”

Biraz duraksadıktan sonra, Elif şunları ekledi: “Fasulye, senin ne kadar ilgilendiğinle pişer. Ne kadar su koyduğun değil, ne kadar sevgiyle pişirdiğin önemli.”

Ahmet, bu tavsiyeye bir süre sessiz kaldı, ancak sonunda gülümsedi. “O zaman fazladan su eklemek yerine, Elif, senin yaklaşımına uygun olarak pişireceğim.”

**Sonuç: Strateji ve Empatinin Buluştuğu Yer**

Fasulyeler pişerken, Ahmet ölçülü ve dikkatli bir şekilde suyu eklemeye devam etti, Elif ise mutfağı neşeyle dolduruyor, fasulyelerin kokusunun zamanla yayılmasına izin veriyordu. Bir süre sonra yemek hazır olduğunda, ikisi de mutlu bir şekilde sofrada buluştu. Ahmet, her zamanki gibi sonucu analiz etmeye çalıştı; Elif ise gözleriyle, her bir fasulyenin kaynadıkça değişen haliyle mutlu oldu.

Sonuç olarak, yemek hem Ahmet’in stratejik yaklaşımıyla hem de Elif’in empatik bakış açısıyla mükemmel bir şekilde pişti. Belki de fasulye pişirirken ne kadar su konması gerektiği, aslında içindeki sevgi, dikkat ve ilişkisel denge ile daha fazla ilgilidir.

Fasulye ne kadar su konur? İşte cevap, “Biraz strateji ve çokça sevgi!”

Sizce yemek pişirirken erkeklerin daha çok çözüm odaklı yaklaşımı, kadınların ise daha empatik bir yaklaşım sergilemesi, mutfakta nasıl bir etki yaratır? Bu konuda sizin hikâyeniz ne?